‘Zaman ne kadar hızlı’.. Bu cümle, yaşamımızda zaman ilerledikçe sıkça kullandığımız ve öyle de hissettiğimiz bir durum. Peki neden böyle? Çocukken sanki yaz tatilleri sonsuza dek sürecek gibiydi ve diğer bir tatili beklemek sonsuza dek beklemek gibiydi. Neden yaşlandıkça haftalar, aylar ve tüm mevsimler bulanık bir takvimden baş döndürücü bir hızla kaybolarak geçip gidiyor?
Bununla ilgili birkaç teori ve araştırma var. Birincisi iç biyolojik saatlerimizin (sirkadiyen saatleri) kademeli olarak değiştirilmesi. Bu, metabolizmamızın yaşlandıkça yavaşlaması, kalp atışlarımızın yavaşlaması ve nefes almamızın yavaşlaması demek. Çocukların biyolojik kalp ritmleri, büyüklere göre daha hızlı atıyor. Bu da, belli bir zaman diliminde daha fazla biyolojik belirteç (kalp atışı, nefes) yaşaması ve daha fazla zaman geçirmiş gibi hissetmesini sağlıyor.
Bir diğeri ise algıladığımız zamanın geçişi ile ilgili. Birçok yeni uyaranla birlikte beyinlerimiz bilgiyi işlemek için daha uzun zaman ister. Böylece, zamanın daha uzun sürdüğünü hissederiz. Yani Bilmediğiniz koşullar, alınacak çok fazla yeni bilgi olduğu anlamına gelir. Bu demek oluyor ki yaşlandıkça, çevremize ne kadar aşina olursak, o kadar hızlı yaşamaya başlarız. Evlerimizin ve iş yerlerimizin ayrıntılı detaylarını fark etmiyoruz. Ama çocuklar için dünya, yeni deneyimlerle dolu, çoğu zaman yabancı bir yer. Bu, çocukların dış dünya hakkındaki zihinsel fikirlerini yeniden yapılandırarak çok daha fazla beyin gücü tahsis etmesi gerektiği anlamına gelir. Teori bunun, bir rutin içinde sıkışıp kalmış yetişkinlere kıyasla, çocuklar için zamanın daha yavaş çalıştığını ortaya koymaktadır.
Bir diğer teori de şu; On yaşındaki bir çocuk için bir yıl, hayatının sadece yüzde 10’udur ve 20 yaşındaki bir çocuk için sadece yüzde 5’tir. Yani geçirdiğimiz 1 saat bile, küçük bir çocuğun ömrü içerisinde büyük kalır. Ama bir yetişkin için küçük bir zaman dilimi oluyor.. İşte bu örnekte de olduğu gibi zaman yaşlandıkça hızlanıyor gibi görünüyor.
Fakat hiçbir teori matematiksel olarak zamanın hızlı ve yavaşlığı hakkında bilgi vermez. Zaten böyle bir ölçek de yoktur. Tabi ki zamanı algılama ve yaşama biçimiyle ilgili bir durum. Fakat gözlemlenen en belirgin fark YAŞ. Çocuklukta geçmek bilmeyen zaman, yaş ilerledikçe su gibi akıyor.
Aynı yaşta iki birey için; çok meşgul olan da, sabit rutininde yaşayan da zamanın hızlı geçtiğinden şikayetçidir. Burada yaşamı dolu dolu geçirmek, hızlı ya da yavaş geçmesine engel görünmüyor gibi. Yaşlar aynıysa şikayet aynı. Örneğin yoğun tempoyla, dersten kursa ,kurstan basketbola, oradan etüte giden giden bir ergenden zaman nasıl geçiyor anlamıyorum gibi bir tabir duymayız. Cidddi bir koşturmaca içerisinde olan çocuklar hayatı böyle algılamazlar.
Zamanla ilgili değerlendirme yaparken atlamamak gereken bir konu var. Zamanı algılamak ile zamanla uğraşmak farklıdır. Zamanla uğraşıyorsanız bu sizin için çıkmaz bir yola gidebilir.
Örneğin;
‘Zaman boş geçiyor’
‘Zaman çok hızlı geçiyor ve bir şeylere yetişemiyor, her şeye geç kalıyor gibiyim’
Gibi cümleleri sık kuruyorsanız farklı bir duygu durum içerisinde olabilirsiniz. Bu,bahsettiğimiz zaman algısı dışında sizi yoran kaygılı veya depresif düşünceler olabilir.
Sonuç olarak zamanın akışı hızlı veya yavaş.. Kendiniz için doğru değerlendirilen zaman hızlı da geçse yavaş da geçse sizin için kayıp olmayacaktır. O nedenle olabildiğince doğru değerlendirebilmek gerekir.
Zamanı doğru geçirmek, koşturmaca telaş içerisinde 24 saate bir çok iş sığdırmak mı? Çoğumuzun düşüncesi bu belki de fakat zamanı doğru değerlendirmek kendimizi yıpratmadan ama sorumluluklarımızla beraber geçirebildiğimiz zaman demektir aslında.
Zamanın hızlı veya yavaş geçmesinden ziyade, güzel geçtiğini hissettiğiniz yıllarınız olması dileğiyle..
Psk. Burçin Koyuncu
www.pskikologburcinkoyuncu.com