DUYGULARIMIZ MI AÇ YOKSA MİDEMİZ Mİ?

DUYGULARIMIZ MI AÇ YOKSA MİDEMİZ Mİ?

Tüm yaşamımız boyunca hayatımızda büyük bir yeri olan yemek yeme eylemi ile aramızda duygusal bir bağ olması kaçınılmaz. Kültürümüz de buna çok müsait. Bir şeyleri kutlamak için yemeğe gitmek, gelen misafire yiyecek bir şeyler ikram etmek, komşudan gelen yiyecek dolu bir tabağı başka bir yiyecekle doldurup iade etmek, cenaze evlerine, düğün evlerine yemek dolu tencereler göndermek gibi yemeğin yer aldığı birçok durum ve gelenek var.

Yeme davranışı fiziksel, duygusal ve çevresel- kültürel faktörlerden etkilenerek şekillendiği için oldukça karmaşıktır fiziksel açlık ve duygusal açlığı ayırt etmek zorlaşabilir. Bu yüzden yemek yemenin amacını netleştirmek gerekir. Yeme amacımızı 3 temelde ele alırsak; Fiziksel açlık, Duygusal açlığı bastırma, Yemekle özdeşleştirdiğimiz durumlar olarak sayabiliriz.

Fiziksel açlık ihtiyaçtan ortaya çıkar. Kademeli olarak ilerler. Mide tarafından beyne yemek yeme sinyalleri gönderildiğinde hissedilir. Yemek yenildiğinde doygunluk hissine ulaşılır. Bazı belirtileri; midede kazınma hissi, gurultular, hafif baş ağrısı ve baş dönemsidir.

Yemekle özdeşleştiğimiz durumlar; Örneğin, sinemaya gidildiğinde mutlaka patlamış mısır, ders çalışırken ya da iş yaparken kuruyemiş, çay içilirken kurabiye ya da bisküvi yenmesi gibi durumlardır. Özellikle sosyal iletişim halindeyken yemek yeme kaçınılmaz olabilir. Arkadaşlarla buluşmaları, toplantılar, kadın günleri, özel günlerin kutlamalar gibi..

Duygusal açlık giderme amaçlı yeme ise; kişinin fiziksel olarak ihtiyaç durumu olmasa bile olumsuz duygularıyla baş etme amaçlı yemek yemesidir. Temel problemi oluşturan yeme sebebi olarak duygusal yeme ihtiyacını değerlendiririz. Örneğin stres altındayken yemek yeme birçok kişinin ortak sorunudur. Özellikle hayatlarının büyük bir bölümünü kilolarına dikkat ederek geçiren bireyler stres altındayken yemeğe yönelmeye daha çok meyillidirler. O an önemli olan ellerindeki işi bitirmek ve o stresten bir an önce kurtulmaktır, dolayısıyla ne yediklerini fazla hesaplamadan, yemeği kendilerine hak görerek aşırı yeme atakları yaşayabilirler. Duygusal açlığın belirtileri; aç değilken yemek yeme, gizli olarak yeme, kısa bir süre içerisinde çok yemek, yemek yedikten sonra sakinleşmek ve stres altındayken yemek yemedir.

Yemek, stres altındayken kişiyi geçici olarak rahatlatır. Stres yaratan durumdan kurtarmaz ama o an düşünmeyi belli bir süre engelleyebilir. Yani rahatlama sağlar. Rahatlama hissini pişmanlık duygusu takip eder. Yine de kişi birkaç kere stres altındayken yemek yiyip rahatladığını hissederse, bunu alışkanlık haline getirme olasılığı yüksektir.

Benzer şekilde öfke de duygusal yeme ihtiyacını tetikleyen duygulardandır. Bir şeye öfkelenip bunu söyleyememek, bir şekilde ifade edip bünyeden çıkartamamak aşırı yeme şeklinde sonuçlanabilir. Ne var ki kişinin önündeki yemek bitince öfke bitmez, maalesef devam eder. Birikir ve büyür, daha fazla yemek olarak geri dönebilir.

Sedece olumsuz duygular değil olumlu duygular da yeme davranışını tetikleyenler arasında. Örneğin ‘’sevgi’’ .. Kadınlar sevdiği erkeklere yemekler yapar. Çocuklarına olan sevgilerini en sevdikleri yemeği yaparak gösterirler. Tatlı yemek tatlı konuşmakla özdeşleştirilir. Romantik akşam yemekleri, yatağa getirilen kahvaltılar sevgi göstergesi olarak kabul edilir.

Duygusal yemenin fizyolojik etki ve zararlarını ele alırsak;

Duygusal açlık şişmanlatıyor. Ruhen bazı eksiklikler yaşayan birey bu eksiklikleri gidermek için kendini yemeğe veriyor. Hal böyle olunca da birey gereğinden fazla kalori aldığı için şişmanlayabiliyor. Tüm Dünya’da sağlık sorunlarının başında obezite geliyor.

Yeme, bağımlılığa dönüşebilir. Duygusal kökenli yemek yeme davranışını diğer madde bağımlılıklarına benzetebilirsiniz. Sosyal hayatında yaşadığı olumsuzlukları şeker, çikolata, cips, dondurma ile gidermeye çalışırlar ve bir süre sonra alışkanlık haline gelir.

Peki bu kadar zararını gördüğümüz duygusal yeme davranışından uzaklaşmak mümkün müdür?

Psikolojik ve sağlıklı beslenme konusunda destek ile bu mümkün.

1- Psikolojik destek ile sorun ve sıkıntılarımızı sağlıklı yollarla aşabilmeyi öğrenirsek sağlıksız yollardan kurtulmuş oluruz. Duygusal yeme de sağlıksız bir yoldur. Amacımız fizyolojik ihtiyaç amaçlı yeme durumunu sağlamak. Biz sorun ve sıkıntılarımızla baş etme yöntemlerimizi geliştirirsek duygusal yeme gibi bir yola ihtiyacımız kalmaz. Yemek yeme için tetikleyen duyguları keşfetmek ve bunların temeline inmek; duygusal yeme bozukluklarının önüne geçebilmenin tek yolu. Yemek genellikle olumsuz duyguları hissetmek istemediği noktada kişinin en kolay ulaşabileceği kaçış yöntemlerinden bir tanesi oluyor. Acı duymak, saatlerce ağlamak, bağırıp çağırmak, olaylar karşısında kontrolsüz ve çözümsüz olmakla yüzleşmek yerine bir paket cips, kurabiye, kek veya çikolatalı dondurmaya gömülmek daha cazip gelir. Yine de herkesin yaşam öyküsü kendine özel olduğu için tedavi edilebilirlik konusunda genelleme yapmak doğru değildir. Bazı kişiler değişime açık ve sorunlarıyla yüzleşme eğiliminde oluyorken bazı kişiler de daha savunmacı ve değişime kapalı olabiliyor.

2- Duygusal açlığı önlemek beslenmede yapılacak sağlıklı birkaç değişiklikle mümkün hale geliyor. Aç olduğunuz için mi yemek yiyorsunuz yoksa gergin olduğunuz için mi bunun farkına varın. Duygusal açlık krizi geldiğinde dikkatinizi dağıtacak aktivitelerle meşgul olun. Düzenli ve dengeli beslenin. Markete açken gitmeyin. Sağlıksız atıştırmalıklardan uzak durun. Yeme isteği geldiğinde ‘’su’’ için. Öğün atlamayın. Güne mutlaka kahvaltıyla başlayın. Ara öğünlerinizde taze meyveleri tercih edin.

Şunu bilmek gerekir ki böyle durumlarda net sonuç alabilmek için psikolojik destek ve beslenme uzmanı desteği bir arada yürütülmelidir. Duygusal yeme sorununuz olduğunu düşünüyorsanız kendinize bir iyilik yapın ve yardım almakta tereddüt etmeyin.

Psk. Burçin KOYUNCU -Dyt. Resmiye ARIKAN